18 Eylül 2010 Cumartesi

2. GÜN (18.09.2010)


Geceyi geçirdiğim petrol istasyonda bölük pörçük ve oldukça rahatsız, kamyon gürültüleriyle sık sık uyandığım bir gecenin sabahına saat 5.30 da uyanıyorum.

Uyku tulumunun toparlanması, paketlenmsi, eşyaların yerleştirilmsi, üzerimin giyilmsi derkeeen saat 6ya yaklaşıyor. Pozantıdan Konya istikametine doğru pedal çevirmeye başlıyorum ama bu gün oldukça şanssızım. Ve şanssızlığım sabahtan başlıyor. Rüzgar ters esiyor ve esinti oltdukça kuvvetli, bunu sudaki etkisine bakarak görebilmek mümkün.
Saatte 9-10 km yi geçmeyen hızımla.  Bir müddet ilerliyor, kahvaltı için temiz ve uygun biryer arıyorum. Gözüme kestirdiğim bir yere girip, kahvaltımı yapıyor, su takviyemi yaptıktan sonra yeniden yola koyuluyorum. Rüzgar aynı şiddetiyle esmeye devam ediyor. Donkişot un yel değirmenlerine açtığı savaşı ben rüzgarın kendisin karşı veriyorum. Bir yandan yokuş, diğer yandan rüzgar ilerlemek hiç te kolay değil. 
İleride rüzgar etkisini nihayet biraz yitiriyor. Niğde il sınırına kadar geliyorum
 Pedallamaya devam.
Tekir’e geldiğimde ihtiyaç molası veriyorum. Yolculuğumun bu bölümü gördüğüm keçiler ve çobanlar, bana havlayan çoban köpekleri dışında sıradan ama görsellik acısından son derece keyifli geçiyor. 

Güneş yavaş yavaş etkisini göstermeye başlıyor. Bir istasyonda durarak güneş kremi ile güneş ışığına maruz kalan bölgeleri yağlıyorum.

Tekir - Çiftehan arası
 Çakıt Vadisi
Çiftehan'ın Kocak köyünde ikamet eden Hüseyin AKGÜL ve Kazım AVŞAR isimli amcalarım anadolu kültürünü ve misafirperverliğini yaşatmaya devam ediyorlar. Sohbetimizin ardından üzüm ikram ediyorlar. Taze meyve güç ve enerji verir. Bu da bana iyi gelir:) Bu arada poz verirken birbirleriyle neden tokalaştıklarını hala çözemedim.

 Dalından yeni koparılmış üzümü de yemişim ki yokuş mu dinlerim artık. Asılıyorum pedala Köşkünü ilçesinden geçiyorum. 
Yolun hemen kenarından bir armut ağacı görüyorum. Yola okadar yakın ki köklerini yolun altına salmış, yani bir nevi kamulaşmış bir armut, ee bende kamu görevlisi olduğuma göre armut benim sayılmazmı. Hemen iki tane koparıp devam ediyorum. 
Uzun ve bitmek bilmeyen yokuşlarda su tüketimi oldukça fazla oluyor. Su rezervim yine tükenmek üzere. Suyumu doldurmak üzere Ulukışla Bölge Trafiğe uğruyorum. Ramazan SARI isimli polis memuru abim, sağolusun çok ilgi gösteriyor, ve bisiklet kullanımının gereğine değiniyor. Tabiî ki sohbetimizi ramazan abinin ikram ettiği çay eşliğinde sürdürüyoruz. Ve ben çok oyalanmadan izin isteyip yeniden yola koyuluyorum.

 Ve nihayet Ulukışla tabelasını görüyorum.
pozantıdan ereğliye doğru giderken bir ara km saatim 58 i gösteriyor, fotoğraf için pedal çevirmeyi bırakınca yeniden 52 ye düşüyor.
Yol boyunca her yerde yol çalışması görmek mümkün. Yeni dökülen asvaltların kokusu nefes alışverişimi güçleştiriyor ve teneffüs ettiğim zift kokusu  bir süre sonra başım ağrımaya başlıyor
 Ereğliye girişim öğleyi buluyor ve açıkıyorum. Demireller dinlenme tesisinde bulabildiğim en zengin kalori içerikli yemeği yiyorum, et haşlama, pilav yanında keçi yoğurdu. 
Yolda bisikletiyle seyir halinde olan delikanlı kendisine merhaba deyip geçince hemen temposunu artırıp  bir müddet bana eşlik ediyor ve kovasından bir tane elma ikram ediyor. Bu delikanlının imi Süleyman dı yanılmıyorsam.

1.GÜN (17.09.2010)

İnternet bağlantımı taşınabilir modem vasıtasıyla sağladığım için fotoğrafların yüklenme
si uzun zaman alıyor. Bu nedenle gezi raporuna ilişkin resimleri sizlerle gezi sonunda paylaşmayı planlıyorum.

Bu gün sabahın ilk ışıklarıyla çıktım yola. Saat 06:00 da, bir anda çok büyük bir istek ve heyecanla ortaya çıkan ve çıktığı gibi kaybolan yol arkadaşım Ömerle buluştuk.RESİM. Kadirli de her zaman birlikte pedal çevirmekten buyük keyif duyduğum, gerçek dost Ali Taylan LOĞOĞLU tur fikrimin ilk ortaya çıkmasından bu yana olduğu gibi, ilk günde de bizi yalnız bırakmamak adına uykusunu bölerek, tabiri caizse sabahın köründe ayaktaydı.RESİM
Ali abiyle vedalaştıktan sonrabaşlıyoruz pedallamaya. Kadirli çıkışında bir hatıra fotoğrafı çektirerek yolumuza devam ediyoruz. Zaman zaman köpek saldırılarına, zaman zaman insan tacizlerine maruz kalarak ilerliyoruz.Ve geçtiğimiz bazı yollarda maruz kaldığımız sözlü tacizler "kadirli de bisiklete binmek çok zor" fikrinin ne kadar da yanlış olduğunu gösteriyor bize. Çukurköprü, Kozan derken, İmamoğlu ilçesine ulaşıyoruz. Adanaya bağlı bu küçük ilçede su doldurmak için uğradığımız caminin etrafındaki esnaf ve diğer insanlar çok büyük bir sevgi ve ilgi ile karşılıyorlar bizleri. Onlarla da bir hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra yüreğimizde mutluluk, yüzümüzde tebessümle ayrılıyoruz.RESİM
Ancak bu mutluluk bu mutluluk çok uzun sürmeyecek gibi gözüküyor. Önümüzde duran ciddi bir sorun var. Ömerin bacakları yorgunluk ve bitkinlik belirtisi vermeye başlıyor. Ömer bir yandan acı çekerken bir yandan beni alıkoymanın mahçubiyetini yaşıyor. Elbette yersiz bir mahçubiyet bu, bunu kendisine söylüyor ve Adana daki basın toplantısına yetişebilmek için zaman zaman Ömeri çekerek yardım ediyorum. Bir müddet sonra Mustafa ile haberleşiyoruz, "abi biz çıktık,sizi karşılamaya geliyoruz diyor" Mustafa Adana da yaşıyor, yüksek öğrenimine Çukurova Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünde devam ediyor. Bu yolculuğumda bana eşlik edebilmeyi çok istemesine,hatta bisiklet formasını bile almasına karşın, yolculuğumuzun dil sınavıyla çakışması nedeniyle bu yolculuğa çıkamadı. Mustafa ve arkadaşı ile Adanaya yakın bir bölgede bulunan Mustafalar kasabasında karşılaşıyoruz. Tempoyu biraz daha artırarak Cuma namazını Adana Sabancı Merkez camiinde kılabilmek için pedallara asılıyoruz. Nihayet namaz vakti camideyiz. RESİM
Namazdan sonra E-5 karayolu üzerinde, daha önce belirlediğimiz gibi saat 13:30 da basın mensuplarıyla buluşuyoruz. Çekimler,röportajlar sırasında değerli dostum, Adana Enduro Motosiklet Kulüp başkanı Tayfur BADEMCİ yi görüyorum. Her zaman olduğu gibi bana destek olmak için yine oradaydı. Sonra onunla birlikte oradan ayrılıyoruz. Yolda ilerlerken sevgili dostum Ali IŞIN onca işi arasında vakit ayırıp yanıma geliyor. İyi bir bisikletçi olan Ali ile bisiklet ve bağaj konusunda yeni bir düzenleme yapıyoruz. Eşyaların neredeyse yarısını yeniden Ömer ile eve gönderiyoruz. Dolayısıyla Ömeri de. Ömerle yolculuğumuz burada sona eriyor. Ömerle yaptığım 100 km lik yolculuğa ilişkin, bu yolculuğa birlikte devam edemememin hüznü,ancak100 km birlikte pedal sallamanın mutluluğu var. Ömeri yolladıktan sonra Mustafa ile birlikte sponsorlarımdan biri olan Adrenalin Doğa Sporları mağazasını ziyaret ediyoruz. Sonra pallar doğruca Metroya doğru çevrilmeye başlıyor. Birşeyler almak istiyoruz ama bir sorunumuz var, bisikletimizi ve eşyalarımızı 5 dk lığına teslim edecek birilerini bulamıyoruz. Buradan ayrılarak Real mağazasına geçiyoruz, orada yiyecek birşeyler alıp, vakit kaybetmeden yemeye başlıyoruz.Çünkü Mustfa da bende çok açız. Yemekten sonra hemen pedallamaya başlıyoruz zira benim bu akşam ya Adana da kalmam, yada Pozantıya ulaşmam gerekiyor. Pozantıya ulaşabilmek için tempolu bir şekilde pedal çeviriyoruz. Gişelere geldiğimizde Mustafayla 5 dk dinlendikten sonra vedalaşıyoruz.Ben Pozantıya doğru pedal çevirmeye devam ediyorum. Yokuşlar bitecek gibi değil. Zaman zaman pozantıya ulaşamayacağımı düşünüp panik olsamda yola devam ediyrum. Hava artık kararıyor. Benimse gidecek çok yolum var. Gece yolculuk yapmama kararı almış olmama rağmen ne olur ne olmatz diye taktığım ışıklarım çok işe yarıyor. Nihayet yokuşlar bitti ama inişlerde yokuşlar kadar zor diyebilirim. Uzun ve bir okadar eğimli olan inişleri, kamyonların arasında bisikletle inmek çok tedirgin ediyor beni. Ancak yapacak çok fazla birşeyim yok. Yokuşları jet hızıyla inip Pozantıya ulaşıyorum. Hemen banyo yapmak için uygun bir yer aramaya koyuluyorum. Tesislerden biri bu hizmeti veriyor. Banyomu yaptıktan sonra Pozantı Helvacı BP Petrol istasyonuna geliyorum. İstasyonda tam da yemek vakti. İşletmeci Cem TOPRAKTEPE samimiyetle sofraya davet ediyor beni, yok desem de ısrarcı... E benim de canıma minnet. Hemen oturuyorum yemeğin başına.Yemek tam bir kalori deposu. Yeşil biberli, domates, patlıcan ve patatesli, etli tava. Yemeği yedikten sonra çayımı da burada içiyorum. Sağolsun Cem bey yol raporumu yazabilmem için masa sandalye bile temin ediyor. Ve sonra oturup raporumu yazmaya başlıyorum. Raporumu 0:03 itibariyle tamamlıyor ve yatmak üzere hazırlıklarıma başlıyorum.