24 Eylül 2010 Cuma

8. GÜN (24.09.2010 Cuma)

Ayaklarımın altında meydana gelen ağrı günlerdir neredeyse istirahatsiz devam ettiğim yolculuğuma bir gün ara verip,hem dünün uzun raporunu yazmak hemde dinlenmek amacıyla bu gün pedal çevirmedim.
Ancak rapor yazmak için uğradığım Parkur bisiklette birbirinden kıymetli insanlarla tanıştım. Bu kişilerden kısaca bahsedip bu günün raporunu bitirerek istirahat edeceğim.
Sabah Olcay ile birlikte hazırlıyruz kahvaltıyı.Kahvaltıdan sonra Olcay beni yolcu ediyor, ve o yokuşlarda bisikleti bizzat kendi iterek bana yardım ediyor.





Tarihi İzmir asansörü



100 yıl önce yapılan tarihi Mithatpaşa E.M.L nin önünde, akşam birlikte pedal çevirdiğimiz Burak ÇAYLAK ile karşılaşıyoruz.
Oradan ayrıldıktan sonra, kordonda yer alan Parkur Bisiklete uğruyorum, burada iki lisanslı, ulaslararası yarışçı ile tanışma fırsatım oluyor. Bir tanesi  Ali KILIÇ kendisi MTB tarzı lisanslı uluslar arası yarışçı.





 
Burada Özgür TEKELİ ve Mert KAYAOĞLU isimli genç dostlarımızla tanışıyorum. Kendileri de uzun yol yapmak istediklerini söylüyorlar, yolculuğum karşısında duydukları hayranlıktan bahsedip, uzun yol deneyimimden bahsetmemi istiyorlar. Bir süre sohbet ediyoruz. 

Parkur bisiklette hepsi birbirinden değerli dostlar la tanışıyorum.
Benimle aynı bisikleti kullannan Uğur AKUĞUR.


Namı diyar OKTAY dede 83 yaşına gelmiş ama hala bisiklete biniyor, 1928 doğumlu Oktay dede eski yarışçılardan. Sayısız madalyaları mevcut.



Biraz önce bahsettiğim milli binicilerden Fatih BUZGAN ile tanışıyoruz. Kendisi MTB bisiklet yarışçısı, aynı zamanda maratoncu. Fatih BUZGAN'ın da sayısız madalyaları var. Bacak kasları yarışçı olduğunu ilk görüşte ele veriyor aslında.



Bisikletçide çalışan Turan TUNÇYÜZLÜ öğle yemeğinden bana, makarna ikram ediyor, bilindigi üzere makarna tam bir kalori deposu, sporcuların olmazsa olmaz yiyeceklerinden.
 Açerya hanım da gofret ikram ediyor. 
Ahmet LALEOĞLU abimizle bir hatıra fotoğrafı çektiriyoruz.
 Adnan abi alışveriş yapmak için gelmiş parkur bisiklete. Bisikletin üzerindeki yükleri ve Kadirli yazısını görünce yanıma geliyor. Kozanı çok iyi bildiğinden bahsediyor. Kalacak yerim olup olmadığını soruyor, henüz bir planım yok deyince hemen arayışa giriyor, sonuç itibariyle kalacak yer konusunda yardımcı olamasada, bu konudaki çabası beni oldukça mutlu ediyor. İçtenliği her halinden anlaşılan Adnan TOPRAKSEVEN bey'e ilgisi için çok teşekkür ediyorum.
Saat 20:26 itibariyle raporuma son veriyor ve kordon boyunda son bir tur atıp yemek yedikten sonra kalacak bir yer bulmak üzere yola çıkıyorum. Herkese iyi akşamlar.
Raporu bitirmiştim ama kordonda ilerlerken Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinden bir hemşehrimin daveti üzerine bir süre müzik yapan Üniversite grubunun arasında bulunuyorum ve dün görmediğim birkaç yeni mekanı ziyaret etmem ve Mevlit KÖFÜN abimin telefonu üzerine gün henüz bitmemiş oldu. Bu nedenle rapora birkaç şey daha ilave etmek istiyorum.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerinden Feyyaz, Armanç, Süleyman ÇANKAYA,Hasan KOCA, Hatay Antakya dan Ali CEYHAN, Hazel BİLİZ, Gözde ERASLAN, Ali BAYDAR, Özgür DİLAY, Suphi ÇAĞLAR ve kamera - fotoğraf kayıtlarımızı yapması nedeniyle karede olmayan Özlem REYHANDALI isimli arkadaşlar müzik yapıyorlar. Ben oradan geçerken Hatay Reyhanlı dan Ali kardeşim, üzerimdeki Kadirli yazısını görünce hemşehrim diye çağırıyor. Hemen dönüp geliyorum, neden yollardayım, kaç gündür yoldayım, amaç falan filan... Bir süre sohbet yerini müzige bırakıyor, benim için söylenen bir şarkıdan sonra oradan ayrılıyorum.








Değerli abim Mevlit KÖFÜN gezi raporumu hergün takip edip, "ses ver babacan, nerelerdesin" der. Bu gün de öyle demek için telefonla aradı. İzmirdeyim Mevlit abi Konaktayım diyorum. Mevlit abi "orada Erzurumlu çok sağlam bir dostum var, eğer vaktin varsa görmeden ayrılma" diyor. Tabiki abi diyorum, kordondan son kez yavaş yavaş ilerleyerek Bornove Küçükparkta bulunan Fısıltı Nargile kafeye geliyorum. Mevlit abi işletme sahibi Hakan GEDİK beyi telefonla bilgilendirmiş. Hakan bey beni kapıda karşılıyor, bisikletimi uygun bir yere parketmem için yardım ediyor. Hakan bey tam da Mevlit abinin söylediği gibi sağlam bir dost, "Mevlit abimiz göndermiş, başımızın tacısın diyor. Hemen bir taze sıkılmış meyve suyu ikram ediyor. Sonra iş yerimizin altında kalacak uygun yerimiz var, bu gece burada kal diyor. Böylelikle şu ana kadar hala netleşmeyen, geceyi nerede gecireceği acaba sorusu 23:30 itibariyle cevap buluyor. Bu gece konaklama Mevlit abiden, teşekkürler Mevlit abi ve teşekkürler onun sağlam dostu...

Bu geceyi geçireceğim yer.
 Saat: 00:30 da Perşembe akşamı bisikletçilerinden, dün gece beni misafir eden Oktay arıyor, ne yaptın " Yusuf merak ettim, nerelerdesin, bir yere yerleşebildinmi" diyor. Durumu izah ediyorum. Teşekkürler dostum Oktay, herşey gönlünce olsun.

7. GÜN (23.09.2010 Perşembe)

Herkese Merhabalar. Bu günün tur raporuna Coşkun bey'in de tavsiyesini değerlendirerek teknik veriler ile başlamak istiyorum.
Osmaniye nin Kadirli İlçesinden başladığım turumda.
1. GÜN
Kadirli-Adana (şehir içi dahil, gişelere kadar) =135 KM
Gişeler - Pozantı 80 km.
Yapılan toplam km:215

2. GÜN
Pozantı-Ulukışla 46, Ulukışla- Ereğli 50, Ereğli-Karapınar 54 km.
Yapılan toplam km: 150

3.GÜN
Karapınar- Konya Selçuklu 112, Selçuklu - Sarayönü 36 km.
Yapılan toplam km: 148 km.

4. GÜN
Sarayönü-Kadınhanı 20, Kadınhanı Afyokarahisar 169 km.

Yapılan toplam km 189km.

5. GÜN
Afyon -Uşak 140 km
6. GÜN
Uşak - Salihli : 138 km.

7. GÜN
Salihli - İzmir (şehiriçi ve Perşembe akşamı turu dahil 153 km)

Bu güne kadar yapılan toplam km 1133 Km. 


Beslenme:
Bu güne kadarki gezi raporumda yediğim yemeklere ayrıntılı olarak yer vermeye çalıştım ancak. Bu gün bir toparlama yapacak olursak; 
Kahvaltıda zeytin, keçi ve koyun peyniri, bal, tereyağ, mısır ekmeği yada kepekli ekmek, ayran, yoğurt, zengin içerikli sebze çorbaları yemeyi tercih ettim. 
Diğer öğünlerde Etli pide, odun köfte, etli makarna, ve yöresel yiyecekler yiyerek, bunlara ilave olarak kaybettiğim kaloriyi kazanmak adına, yer fıstığıı, ceviz, fındık, badem, çekirdekli siyah üzüm, kuru incir, mısır, ve toplamda 3 tane çikolata yedim. Yol üzerinde bulduğum sebze ve meyve tarzı yiyeceklerden, yaş üzüm, elma, armut, pancar yaprağı, böğürtlen, incir, kavun, karpuz, yeşil biber, maydonoz gibi teze ve yaş meyve sebzelerle beslendim. Reşit ÇUKUROVA kardeşimin ısrarı üzerine Salihli den 3 tane buzzy marka enerji içeceği aldım ancak, bunlardan yalnızca bir tanesini içtim, ikisi şu an hala çantanda duruyor. 

DİNLENME:
Bu yolculukta vucut direncini kaybetmemek adına yeterince dinlenmem gerekirken, yolculuğumun buraya kadar olan kısmında, rapordan takip ettiğiniz üzere yeterince dinlenme fırsıtım olmadı. Hedeflediğim km lere ulaşabilmek için günün, petrollerde vermiş olduğum 5 dk lık tuvalet molaları ve yemek molaları hariç, diğer kısımlarını sürekli olarak pedal çevirerek geçirdim. Yola çıkarken gece yolculuğu yapmama kararı almış olmama rağmen, hemen hergün gece pedal çevirmek zorunda kaldım. Mola noktalarına geldiğimde banyo yapıp hemen rapor yazmaya koyuldum, raporları derlemek ortalama 3-4 saatimi aldı, dolayısıyla yeterince dinlenemeden, eksik uykuyla yola devam etmek zorunda kaldım.

ZORLUKLAR.
1. gün raporumdada bahsettiğim üzere pozantı yokuşlarını çıkarken bu işin olmayacağını düşündüm, yol dar, çıkışlar ise bir o kadar zorluydu. Pozantı konaklama alanımdaki Petrol istasyonu çalışanları Muammer abinin, benim bu yolculuğum hakkında yapmış olduğu yorumlar kaybettiğim bütün gücü bana geri verdi.Ve tabiki siz değerli dostlarımdan gelen telefonlar, blog sayfamdan ve faceden yapılan destek yorumları en büyük destekçimdi. Pozantının yokuşunu çıkmak kadar, gecenin zifiri karanlığında inişini inmekte zor ve ürkütücüydü. Güne patlak bir lastikle uyanmak kötü ama sabahleyin baktıgımda lastiğimin patlamamış olduğunu görmek  oldukça mutluluk vericiydi. Rüzgara karşı, özellikle de Ereğli -Konya arasında kum fırtılarına karşı pedal çevirmek oldukça zordu. Hava kararmaya başladığında "aceba bu gün nerede konaklayacağım fikrini kafamda bir yer buluncaya kadar taşımak zordu. Oğlumun "babbaa, babbaaa"dediğini telefondan telefondan duyup onu görememek çokkkkkkkkkkkkkkk, ama çok zordu.Onun sesini duyduğumda ağlayamamak, göz yaşımı içime akıtmak zordu. 


BANYO VE ÖZEL İHTİYAÇLAR:
Yolculuğum boyunca yalnızca bir gün banyo yapma fırsatım olmadı, aslında kaldığım petrol istasyon görevlisi arkadaşlar "abi eğer üşümezsen hortumu tuvalete çekelim burda banyo yap" dediler ama, hava soğuktu hasta olma ihtimalini göze alamayarak yolculuğumun 6. gününde banyo yapmadım. 5. günde ise 2 kez banyo yapma imkanım oldu.Banyo için lif, sabun ve şampuan gibi gereçler yanımda mevcut. Sakal traşı için yanıma malzeme almadım, hiç sakal traşı olmadım.Kıyafatlerimi günlük olarak konaklama noktalarında sabunla yıkadım.Kurumayanları yolculuk esnasında kuruması için bisikletin uygun yerelerine bağladım.  Tuvalet ihtiyaçlarını petrollerde, zaman zaman lokanta benzeri yerlerde karşıladım. Düzenli olarak pişik kremi ve güneş kremi kullandım.

TEPKİLER:
Bu raporu oluşturduğumda yolculuğumun 8. günündeyim ve sanki aylar olmuşçasına her türlü insan ve dolayısıyla her türlü tepki ile karşılaştım. Enbaşta Kadirliden hareket ettiğimde sözlü tacizler ve yüksek sesle söylenen "helal olsun", "yarışmı var" ve çocuklardan duyduğum "abi yarışmı var", üff bisiklete bak lan, yarışçı bu" gibi tepkileri Adana'ya ulaşıncaya kadar bir çok kez duydum. Durduğumda, yaşı ilerlemiş insanlarla yaptım ayaküstü sohbetlerde ise benim bu yolculuğumun akıl almaz ve imkansız bir yolculuk olduğunu ifade eden tepkiler vardı. Biraz daha batıya doğru batıya doğru geldiğimde, şaşkın ama son derece saygılı, yardım etmek isteyen insanlarla karşılaştım.Anadoluda "Ah yavrum sen yorulmuyonmu, biraz otur dinlen, vah yazık yanmış sıcakta"diyen analar, ege de benim yaptıklarımı taktir eden, yere göge sığdıramayan ve sonuna kadar destek olduklarını belirten insanlarla karşılaştım. Genel olarak yolculuğum boyunca olumlu ve mutluluk verici tepkilerle karşılaştım.

GÜNÜN RAPORU: 
Geceyi, Salihlide yer alan  Ayvalık Tosçusu Akın KARAMAN'ın kabulü  ve Erdal CİHAN'ın yakın ilgisiyle burada geçiriyorum. Sabahleyin 08 gibi uyanıyor, toparlanıyorum. Erdal kardeşim bana meşhur ayvalık tostundan yapıyor, sen pedal çevireceksin abi biraz takviyeli yapayım diyor, fiyattada bir miktar indirim yapıyor.
Minik azra ile bir fotoğraf çektiriyoruz, oğlumun yerine Azra amcasına bir öpücük vermeyi kabul ediyor. 
  Erdal Kahvaltı hazır abi diyor. 
Petrol istasyonunda görevli bu abi bana banyo ve diğer konularda çok yardımcı oluyor, teşekkürler candost, herşey gönlünce olsun....
Ve Salihli den İzmir e doğru yola koyuluyorum.
Ege insanı çok çalışkan, tarla ve bahçeler düzenli, sağlı sollu her taraf yemyeşil ve bahçelerin hemen hepsinde çalışan insanlar var.
Üzüm mevsimi geçmek üzüre, bir çok bağda artık üzüm yok, son üzümlerin önce fotoğrafını alıyor, sonra bir salkım koparıp yiyerek yola devem ediyorum.
Burada yol üzerinde bulunan kasaba ve köylerde kendi ürettikleri, yol kenarına kurrdukları tezhahlarda pazarlayan insanlar var. Tezhagtarların bayan olması dikkatimi çeikiyor, yol üzerinde gözüme kestirdiğim bir tanesinde durup soruyorum. Tezhahtar Nurhan KARAKUM eşlerinin tarlada çalıştıklarını, üretim yaptıklarını, kendilrinin ise satış yaptıklarını söylüyor. Ve turşu, pastorize yaprak, kuru incir, kuru üzüm gibi ürünleri kendilerinin doğal ortamlarda uretip kuruttuklarını söylüyor. 
Egenin meşhur incirleri, özenle toplanıp sepetlere konmuş, satılmak üzere İzmir merkeze götürülüyor.
Hemen yol kenarlarında incir ağaçları var, bir tanesinin yanında durup bir avuç incir alıyor, bir kaç tanesini yiyip, geriye kalanını çantama atıp devam ediyorum. Zira incir kalorisi oldukça yüksek bir meypve, tam bir vitamin deposu. 

Yol üzerinde bir tamir atölyesinin önünde oturan 3 kişiden bir tanesi elinde tuttuğu çay bardağını kaldırararak, buyrun çay için diye beni davet ediyor. Yolculuğum boyunca benimle konuşmak isteyin, tanışmak isteyen hiç kimseyi kırmadığım gibi bu daveti de reddetmiyorum. Orta refüjden zorlukla geçerek karşıya ulaşıyorum. Manisanın Turgutlu ilçesinin Urganlı kasabasında yaşayan İbrahim KAYA, Halil DURAN ve Ahmet UYGUN işsizlikten yakınıyorlar. 

Ve nihayet Turgutlu dayım. 
 Turgutlu da yol üzerinde, tuğla ve kiremit fabrikaları dikkatimi çekiyor. Bu fabrikalar yöre insanı için ciddi bir istihdam kaynağı.

Motorları ile yanıma yaklaşan bu sempatik çift bana iyi yolcculuklar diliyor. "Abi biz motorla gidemiyoruz sen bisikletle nasıl gidiyorun onca yolu" diyorlar. 


Manisa insanı oldukça ilgili, her tarafta sallanan eller, dikkatli bakışlar ve yer yer, ilginç bir şekilde beni alkışlayan insanları görüyor, ilgilerine el kaldırıp tebesüm ederek teşekkür ediyorum.





Yol boyunca görüştüğümüz amatör telsizcilerden bir tanesi Turgutlu Anadolu haber ajansı muhabiri ve beni Turgutluya girince karşılıyor, gazeteye gidiyoruz kısa bir röportaj ve fotoğraf çekeminden sonra buradan ayırılıyorum.
Turgutlu belediyesinin önünde bir hatıra fotoğrafı çektiriyorum. Eski kaymakamlarımızdan Ahmet MACUNLUOĞLU'nu soruyorum, hala burda mı diye, buradaysa ziyaret etmek için, ama "Macunluoğlu ndan sonra iki kaymakam değişti diyorlar. Devem ediyorum.


Tam karnım da açıkmaya başlmışken, İzmir-Manisa yol ayrımında bulunan Diler akaryakıt istasyonunun önünde bir yemek masası kurulu olduğunu görüyorum. Hemen bir dönüş yapıp, çantamdki yiyecekleri çıkarıp burada kendileriyle birlikte yiyip yiyemeyeceğimi soruyorum. Rahman YETER, Zafer ARAS ve Mehmet ERDEM isimli güzel insanlar, "ne demek tabiki, hatta sizin birşey çıkarmanıza gerek yok, fazla yemek var" diyorlar. Yemeği yedikten sonra çayımı da ikram edip beni yolcu ediyorlar. 
Yolda ilerlerken bisikletli bir abinin yanından geçiyorum. Ben kendisini geçerken hemen pedalını daha hızlı çevirmeye başlıyor, amacı benden geride kalmamak ve beni geçmek. 45 yaşlarında ve bekar olduğunu öğrendiğim bu abinin ismi Mustafa. Mustafa abi bisikletiyle her gün 50 km yol yapıp gazete dağıttğını ancak gazetesini dağıtan işverenlerin parasını ödemediğini söylüyor. Bisikletininin eksiklerini sıralarken parasızlıktan dert yanıyor. Mustafa abi sanki birazcık kafayı bozmuş gibi, eeee hem bisikletçi, hem de gazeteci olunca bu tabiki pek normal. Mustafa abiye Allaha ısmarladık derken, onun o temiz yüreğinden benim için semaya dualar yükseliyor. Elimi uzunca bir süre sıkıp, benim için dualarını sıralıyor. Eksik olma Mustafa abi, işin gücün rast gelsin.



Su çantamı doldurmak için durduğum bir petrol istasyonunun önünde 8-9 kişi bulunuyor, ben onların biraz ilerisinde su doldururken içlerinden bir tanesi yanıma doğru gelip, işaret ile ne yapıyorsun diye soruyor. Hemen işitme engelli bir kardeşim olduğunu anlıyorum, beden diliyle konuşmaya başlıyoruz, isminin Halil olduğnu söylüyor. Sen harikasın diyor, çok güzel kıyafetlerin ve çok güzel bisikletin var diyor. Konuşma kabiliyetine sahip 8-9 kişi, benimle ilgili kafasında bir ton soru işareti belirmesine ragmen gelip birşey sormazken halil, taktide değer bir yaklaşımla ve gayet rahat sorularını sıralıyor ve cevaplarını alıyor.Halil ile fotoğraf çektirip ayrılıyoruz. 







 Yol kenarında bir beyefendi otostop çekiyor "Abi yüküm çok ağır, yoksa gideceğin yere mutlaka bırakırdım" diyorum tebessüm ediyor.





Ve yolculuğumun varış noktasındayım (dönüşte bisikletle, şimdilik sadece varış) 2.733.000 nüfusuyla, bisiklet cenneti, megakent İzmir beni karşılıyor. Fotoğraf çekerken askerler yanıma gelip, burası askeri bölge fotoğraf çekmek yasak diyorlar ama bu arada makina fotoğrafı çoktan çekti bile. Ama kamra çekimi yapmama izin vermiyorlar.
İzmir - Bornova.

İzmir- Ege Üniversitesi. 


İzmir - Bornova -Küçükpark.
Bornova -Halkapınar arası Ağaçlıyol






İzmire girişimde, ikametinden 20 km pedal çevirerek beni karşılayan ve günün, hatta gecenin sonuna kadar beni yalnız bırakmayan, saygıdeğer insan Urim BABACAN'a dostluğu ve ayrıca, limonata, cikolata ikramı için yürek dolusu teşekkürler. Urim abinin bisikleti ve o sempatik ve mütevazi kişiliğiyle kendisi. Karşılamada Enis AYKUŞ kardeşim de vardı ona da yardımları ve çekimlerdeki desteği için teşekkür ediyorum. Ayaklarında problam vardı geçmiş olsun Enis. 




Atatürk Stadyumu ve civarı.



Hep güzel yanlarını yansıtmamak lazım. Yolda köylülerden aldığım, geriye kalanını hareket halindeyken bakmadan yediğim incirin içinden bakın ne çıkıyor. Kelebek ve kozası.
Alsancak Liman yolu
Havagazı fabrikası
Alsancak Liman Silo

Alsancak Tren istasyonu.
Alsancak Kordon



























Cumhuriyet meydanı
Pasaport.


Konak Viyadük
Göztepe İskele de Perşembe Akşamı Bisikletçileri buluşması.


PERŞEMBE AKŞAMI BİSİKLET GRUBU.
Perşembe Akşamı bisiklet grubu, İzmir sokaklarında her perşembe ışıl böceği misali gecenin karanlığında sessizce ve sırasıra ilerlerler. Her meslek, her yaş grubundan bisiklet dostlarının buluştuğu, fotoğraf ve videolarına baktığımda içimde müthiş bir heyecan uyandıran bir topluluk. Bu yolculuğun varış noktasının  İzmir olarak belirmemin yegane sebebi. Ve şu an onların arasında ben de varım. Aslında söylenecek çok şey var Perşembe Akşamı bisikletçilerine dair ama zamanım yice daraldı. Özetlemek gerekirse bu gün hayatımın en heyecan verici ve en mutlu günlerinden birisi.







 Bornova Büyükparkta Bisikletci dostlar ile birlikte.









Perşembe turu sona erdikten sonra. Ben daha gelmeden, hazırlıkları yapan, karşılama için ekibi derleyip toplayan, değerli dostum Oktay ORMANKIRAN'ın evini geçiyoruz. İzmir Büyükşihir belediyesinde çalışan Oktay'ın hayatının her kesitinde bisiklet görmek mümkün. Balkonunda, otoruma odasında, yatak odasında, mutfagında, duvarlarında v.s. v.s.... Oktay o kadar sıcak kanlı ve samimi ki, kendi evimde gibiyim. Banyomu yapıyorum, sonra sohbete dalıyoz, bakıyorum ki saat 02 olmuş, rapor yazmadan yatıyorum.























Perşembe akşamı turunda karşılaştığım ve bana birçok önemli teknik bilgi veren;
İlker DOMANİÇ'e teşekkür ediyorum.