4 Ekim 2010 Pazartesi

17.GÜN (03.10.2010 Pazar)

Hacıbektaş – Ürgüp : 75 km.

Bu güne dünün, önceki günün ve bu günün tur raporlarına fotoğraf eklemesini yapan İlyas ŞİMŞEK abime teşekkür ederek başlamak istiyorum. Zira onun sayesinde artık güne daha çok uyumuş ve dinlenmiş, dolayısıyla daha zinde başlayabiliyorum.

Dün geceyi Nevşehir – Hacıbektaş’ta Münir dedenin sahip olduğu Cem evinde geçirdim. Cem evleri Alevi kültürünün en önemli simgesi. Münir dede “bu ev senin evin, ne isteğin varsa çekinmeden söyle evlat” diye defalarca kez sordu. İlyas abimin yardım ve destekleriyle ilk defa bu kadar erken uyudum. Raporu oluşturduktan sonra, fotoğraf işlerini İlyas ŞİMŞEK abime devrederek saat 23:40 gibi yattım. Sabah Münir dede “evlattt” diye seslendi. “Uyumak istiyorsun uyuyabilirsin ama kahvaltı hazır bilesin” dedi. Kalktım ve toparlanarak kahvaltıya geçtim. Münir dedenin gelen gideni hiç eksik olmuyor, misafirleri oldukça fazla. Burada bu ziyaretçilerden bir tanesi benim turuma çok ilgi gösteriyor.Barış ÜZER kardeşimle biraz konuştuktan sonra, birlikte çektirdiğimiz fotoğrafın ardından Münir dede ye teşekkür ederek buradan ayrılıyorum.7464-66





Alevilerin en önemli yerleşim birimi olan Hacı bektaş’a gelip, hemde cem evinde konaklayıp, Hacı Bektaş türbesini ziyaret etmeden gitmek olmazdı. Günün ilk ziyareti buraya.
Hacı Bektaş Veli, Osmanlı İmparatorluğunda XIV. yüzyıldan itibaren, sosyal ve siyasi bakımdan büyük etkinliği olan, II. Mahmut tarafından Yeniçeri Ocağı ile birlikte kapatılan, Abdülaziz zamanında tekrar canlanan ve 25 Kasım 1925 tarihinde Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına kadar devam eden Bektaşi tarikatının piridir.67-73













Alevi kültüründeki yemek paylaşma ve misafir doyurma geleneği de Hacı Bektaş’tan geliyor. Eskiden bu devasa kazanlarda yemek pişer, açlar doyurulurmuş. Aleviler aynı geleneği halen yaşatıyorlar. Bu dergah ta günlük olarak yemek pişirilip, fakir askerlere veriliyor. Eskiden olduğu gibi şimdi de aşçı dede’nin bir makam odası var, aşçı dede bu odada bulunuyor. Çıkacak yemeğin miktarını, türünü, yemek yapımında kullanılacak malzemeleri, çalışacak işçiye varıncaya kadar o belirliyor.Bu türbeyi, ülkemizden ve yurtdışından gelen her gün yüzlerce Alevi vatandaş ziyaret ediyor. 74-76





Aşçı dedeni makamı.
77-84









Kırıkkale’den Kırşehir, Nevşehir istikametine doğru ilerlemeye başlayınca tüm bisikletçilerin idolü Can Dede’yi arıyorum. Kendisiyle Ürgüp te buluşabilmemiz için, belki en kısa değil ama en güzel ve en mantıklı yolları tarif ediyor. Tarifi aldıktan sonra başlıyorum pedallamaya. Hava bir hayli soğuk, dün ve bugün, yani Kırıkkaleden bu tarafa üzerime mont giyme ihtiyacı hissediyorum.
85-7506



















Gülşehir’e geldiğimde, Kızılırmak nehri üzerinde bulunan köprüde bir fotoğraf almak istiyorum. Bu sırada Bektaş isimli bu delikanlı köprünün başından koşarak bana doğru geliyor, merak ettiklrini soruyor, anlatıyorum. 06-12









Buradan itibaren Kapadokya bölgesinin simgesi olan peri bacaları ve şekilli kayalar görünmeye başlıyor. Müthiş bir görsellik, sol yanınızda peri bacaları sağ yanınızda ise, küresel ısınmadan henüz nasiplenmemiş olan Kızılırmak olanca heybetiyle duruyor. Hem görsellik hem de eğim açısından bu yollarda ilerlemek son derece keyifli.13-22



















Yol kenarında çadırlar, bu çadırlarda ise şeker pancarı işinde çalışmak üzere bizim bölgeden gelmiş esmer vatandaşlar var. Türkçeyi tam anlamıyla bilmeseler de, turizm yerleşimi olan bu bölgede hepsi İngilizceyi çok iyi öğrenmiş. Öyle ki Türkçe konuşmayı unutmuşlar hello diyorlar, “merhaba, ben Türk’üm” diyorum… Ama hello demeye ve İngilizce kelimeler söyleme çabalarına devam ediyorlar. “Kusura bakmayın arkadaşlar benim İngilizcem yok, o yüzden sizinle anlaşamayacağız,bana müsaade” diyorum ve ayrılıyorum.26-40

























Ve Kapadokya bölgesinin çanaklarıyla ünlü Avanos ilçesindeyim. Kızılırmak nehrinin hemen sol kıyısında bulunan bu tarihi kent nüfus yönüyle küçük olsa da,sahip olduğu tarihi zenginlikleriyle yılın tüm ayları turist akınına uğruyor, bu nedenle de şehir birhayli kalabalık. Kış mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte Japon ve İspanyol turistler bölgeyi ziyaret etmeye başlamış.43-53















Avanos’a gelmişken geçmişi M.Ö 2000 li yıllara dayalı çömlekçilik ile ilgili bilgi almadan gitmek olmazdı. Dostum Can Dede’nin tavsiyesiyle ilçenin en büyük çömlek üretim atölyelerinden biri olan Sırküpü çanak atölyesine gidiyorum. İşyeri sahibi Hüseyin beyle tanıştıktan sonra içeriye giriyorum. Atölye girişinde Resim öğretmeni olan Yaşar ÇÖL elindeki rapido kalemi ile bir at figürünün üzerinde rapido çalışması yapıyor. Rapido çalışmasının özel bir mürekkeple ve tamamen el ile yapıldığını söylüyor Yaşar hanım. Ve resimde gördüğünüz, üzerinde rapido çalışması yapılan at figürünün bir şarap kabı olduğunu belirtiyor. Hidayet hanım Avanos ta çömlek işinin yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişinin olduğunu, bu bölgede çömlek işinin yaygın olmasının ise kızılırmagın eski yataklarında bulunan topraklar, ve bazı dağlarda bulunan toprakların bu iş için en uygun ve en kaliteli toprak olduğunu, çömlek işinin de buna bağlı gelişip yaygınlaştığını söylüyor. Çömlekler, başka hiçbir madde kullanılmaksızın,yalnızca su ve topraktan yapılıyor. Toprak su ile birleştikten sonra yaklaşık 9-10 özel odalarda dinlenmeye bırakılıyor. Akabinde kıvama gelen toprak, bazen eski usul, bazen ise teknolojinin nimetlerinden yararlanarak bu marifetli ellerde şekilleniyor. Hidayet hanım işini severek yaptığını belirtiyor. Ancak bir isteği var; çömlek üretimi konusunda kurslar açılsın ve bu kültürün tanıtımına yönelik daha ciddi çalışmalar yapılsın istiyor. Ve kendisi gelen herkese bu kültürü büyük bir özveri ile anlatırken lafına her zaman, Seyrani’nin “Körde bilir avanosun yolunu, testi bardağı kırığından bellidir” sözüyle başlıyor. Hidayet hanıma, bana zaman ayırdığı için, o güzel sunumu ve ilgisi için, tamamı kendisine ait olan bir çalışmayı bana hediye olarak verdiği için ve yine kendi işi olan bir çömlek bardakta ikram ettiği elma suyu için çok çok teşekkür ediyor, kolaylıklar diliyorum.
55-79



































Çömlekçinin hemen çıkışında bir teyze siyah kuru üzüm satıyor. Kalori deposu bu üzümden bir miktar alarak yoluma devam ediyorum.82



Kızılırmak üzerinde bulunan meşhur asma köprü, mahalli dille sallanan köprü den sallanarak karşıya geçiyorum.83



Köprünün karşısına geçtiğimde, bisikletli iki delikanlı ilgimi çekiyor. Baba oğul, bisikletlerine atlamışlar, birlikte pedal çeviriyorlar. Bu görüntü bir hayali de gözümde canlandırmama vesile oluyor. Bir an bisikletin bir tanesinde kendimi, diğerinde ise oğlumu görüyorum. 84



Köprünün hemen karşısında üniversiteli gençler üzüm çalma çabasındalar. Süleyman mümkün olduğunca yükseğe zıplayarak üzümlere ulaşmaya çalışıyor ancak nafile.Sevgi, Meltem ve Seçil bayan oldukları için yardımcı da olamıyorlar. Hemen gençlere bir öneride bulunuyorum. “Size yardım ederim ama bir koşulla, birlikte aşırdığımız üzümleri yine birlikte yiyeceğiz, eğer bu işbirliği teklifimi kabul ederseniz üzümleri birlikte alabiliriz” Mutlu bir şekilde “hay hay” diyorlar. Plana uygun olarak üzümleri birlikte çalıp oracıkta yiyoruz.86



Çavuşin adresini öğrenmek otobüs durağında bekleyen bir beyefendiye yaklaşıyorum. Adresi tarif ettikten sonra, benimle ilgili bilgi almak istiyor, 5 dk ayak üstü sohbet edip tanışıyoruz. Harun KAÇMAZ isimli genç hocamız Nevşehir Üniversitesinde öğretim görevlisi.87



Zelve ile Çavuşin arasında yer alan Paşabağları peri bacaları bakı noktalarına ulaşıyorum. Daha önce burayı hiç ziyaret etmemiş olmam büyük kayıp.Bölgede bulunan bakıları ziyaret için Japon ve İspanyol ağırlıklı her milletten insan görmek mümkün. Benim bisikletle orada bulunmam herkesin fazlasıyla ilgisini çekiyor. Objektifler bana çevrilerek, deklanşörlere ardı ardına basılıyor. 89-95





Koreli Choi de bunlardan bir tanesi, anlaşmamıza yetecek kadar Türkçe biliyor. 96-7600









Erdem GÜVEN isimli rehber arkadaşımız video kaydı konusunda bana çok yardımcı oluyor. Teşekkürler Erdem. 01-07















Ukrayna’lı İgor’da fotoğrafımı çekmekten bir adım öteye gidip, birlikte fotoğraf çektirmek isteyenlerden. 09-10





Ve Portekizli Rodrilagoa’da öyle. 12



Buradan ayrılıp Ürgüp’e doğru pedal çevirirken yolun hemen sağ tarafında bir antikacı dikkatimi çekiyor. Durup birkaç fotoğraf alıyorum. Bu fotoğraflar senin için Ali Taylan LOĞOĞLU.15-28







Zelve de de küçük çömlek atölyeleri mevcut, Ziya SAYIN bu küçük atölyelerden bir tanesinde üretim yapıyor. 33



Uzun zamandır yol kenarlarında meyve bulunmuyordu. Şaraplık üzümüyle meşhur olan Zelve’de yol kenarında bir bağdan birkaç salkım üzüm alıp yiyerek devam ediyorum. Kavun zaten önceden çantamdaydı. 34-36







Devrent’te hayvan figürlü peri bacaları yer alıyor, bunlardan en çok dikkat çekeni deveye benzeyen ve ilk fotoğrafta yer alan kaya. 37-44









Devrentte sayısı 20 yi aşan bir İspanyol turist ekibi fotoğraf için yanıma geçip, objektife el sallıyor. 45-52









Öğleden önce Ürgüp’te olmayı planlarken nihayet akşamüzeri gelebiliyorum. Can Dede bana balkondan el sallıyor.

CAN DEDE’DE KALMAK…
Can Dede, büyük küçük tüm bisiklet tutkunlarının tanıdığı ve bisiklet camiasının gönlünde taht kurmuş bir isim. Gerçekte ismi bu değil. Ancak katıldığı bisiklet yarışlarında kategorinin en yaşlısı olması ve alevi kültüründe cem evlerini açan insanların genelde dede şeklinde adlandırılması nedeniyle bu unvan kendisine yakıştırılmış. Gerçekteki ismini şu an hala bilmiyorum. Can dede bisikletiyle ülkeyi köy köy dolaşmış bir insan. Azmi ve kararlılığı ile taktire değer, alçak gönüllülüğü ve misafirperverliği ile örnek bir insan. O kadar ince ruhlu bir insan ki bende bulunan köpeksavarın işe yarayıp yaramadığını test etmek istiyor ancak köpeklere vereceği rahatsızlık onu bu fikirden alıkoyuyor. Misafirlerinin evde yabancılık çekmemesi ve kendi evi gibi hissetmesi için misafirinden bazan yaptığı iş konusunda, bir malzemeyi uzatması, kapıyı açması, buz dolabından bir şeyler vermesi v.s. konularda yardım istiyor. Asıl amacı işin yapılması değil, misafirin aslında rahat etmesi. Her zaman turlarını büyük bir keyif ve hayranlıkla takip ettiğim bu insanı yakından tanımak, onun da ötesinde evinde konaklamak inanılmaz keyifli bir duygu. Evini ve yereğini açtığı için Can dede’ye sonsuz teşekkürler.Sevgili Ahmet Turan YILDIZ ile Can Dedenin evinde tanıştık, kendisi atletizm antrenörü, onu tanımak ta büyük bir keyifti. 54-78