29 Eylül 2010 Çarşamba

12.GÜN (28.09.2010)

Kütahya - Eskişehir (şehir içi dolaşımı dahil) 102 km.

Geceyi Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi ve aynı zamanda lisanslı bisiklet binicisi olan Erdem SAĞBİLİ ve Serdar BÖLÜKBAŞI kardeşlerimin evinde geçirdim.Gezi raporunu tamamladığımda saat 03:30 idi.Sabah saat 08:30'da Erdem "yusuf abi" diye sesleniyor. Bilmediğim bir sebepten panik halinde uyanıyorum. "Abi kahvaltı hazır" diyor. Gece saat 03:30'a kadar benle oturmuş olmalarına karşın sabah erkenden kalkıp kahvaltı hazırlamışlar. Tembel öğrenci Serdar ise yine uyanamadığı için okula gitmemiş.Elimi, yüzümü yıkayıp kahvaltıya geçiyorum. Erdem ve Ayşe harika bir kahvaltı hazırlamışlar.Bu güzel kahvaltı için kendilerine teşekkür ediyorum.




Bisikletçi dostlarıma bir teşekkür notu bırakarak buradan ayrılıyrum. (notu buldunuz değilmi Erdem)

Ayşe Kendi Bisiklet sitelerine koymak üzere Erdem, Serdar ve benim fotoğraflarımızı çekiyor. Sonrasında Ayşe ile vedalaşıyoruz.







Erdem ile Serdar şehrin çıkışına kadar uğurlamak üzere üzerlerini giyip benimle geliyorlar.X



 Erdem "abi vaktin varsa bizim bisiklet kulübüne de bir uğrayalım, hem Gökhan hocaya tanışırsın, seni mutlaka görmek ister" diyor.
Beni bütün samimiyetiyle misafir eden ve bana rahat ettirmek adına her şeyi yapan bu güzel dostu kırmak olmazdı. 
Ve Kütahya Gençlik Spor Müdürlüğü Bisiklet Kulübüne ulaşıyoruz. Antrenör Gökhan BAYKARA bizi kapıda karşılıyor. Gökhan hoca bisiklet ve bisiklet biniciliği konusunda oldukça tecrübeli. Takamlarının başarılarından gururla bahsediyor. Fatih KOÇAK isili sporcularının Türkiye ikinciliği ve Türkiye 3. lüğü derecelerinin bulunduğunu belirtiyor. 













Gökhan hoca, başarılı sporcuları Fatih KOÇAK’ın antenman tişörtünü bana hediye ediyor.
 Erdem ile burada vedalaşıyoruz. 


Serdar"Nasıl olsa okulu astık abi, bende sana Eskişehir'e kadar eşlik edeyim" diyor. Gerek yok desem de ısarcı. Serdar ile birlikte Kütahya'dan Eskişehire doğru çıkıyoruz yola.


Kütahyaya gelip, kütahya porselen müzesini ziyaret etmeden, müzede yer alan tarihi porslenleri görmeden gitmek olmazdı. Kütahya - Eskişehir yolunda bulunan bu müzede eski ve yeni bir çok porselen ürünün sergilenmesinin yanında, ürün satışı da yapılıyor. Mağaza Müdürü Volkan KARABACAK, porselen ile ilgili bilgiler veriyor. Bu müzede el işi, oyma şeklinde 1978 li yıllardan kalma porselenler var.Volkan bey mağazadan ayrılırken kütahyayı temsil eden küçük bir porselen biblo hediye ediyor.










Henüz yolun başındayız, Eskişehir'e henüz 66 km var. Ancak şans bizden yana, rüzgür bizden yana ve bazı inişlerde hızımız 70km ye kadar ulaşıyor.Bu arada fotoğraftaki rakam sizi yanıltmasın. Kadranın 70 i gösterebilmesi için pedal çevirmek gerekiyor ancak fotoğraf çekerken, o hızda bu mümkün olmuyor, fotoğraf çekesiye kadar ise hız yeniden düşüyor. 












Konya, Niğde, Afyon, Uşak ve Manisa yol güzergahında sürekli taze meyveler bulunurken, Balıkesir'den bu yana, üzerinde meyve olan tek bir ağaca rastlamıyorum. Ancak vucudun kaloriye ihtiyacı var,  yol kenarında yemişen ağaçları görüyoruz. Pek tadı olmasa da mecburen bunlardan yiyoruz.



























Yol üzerinde faal durumda olmayan bir petrol istasyonu ve dinlenme tesisine su doldurmak üzere giriyoruz. Petrol istasyonu kaçak mazot satışından dolayı ceza almış ve şu an kapalı durumda. İstasyonda İrfan BULUŞAN isimli bir arkadaşımız bekçilik yapıyor. Belliki yalnızlıktan oldukça sıkılmış, bizi çok iyi bir şekilde karşılıyor, "çay demleyim içelim,biraz istirahat edin" diyor. Bu arada vakit öğleyi geçiyor, sağlam kahvaltı yapmış olmamıza karşın yavaş yavaş acıkmaya başlıyruz. Çantamda makarna var, İrfan bey'e makarnayı pişirecek bir ocak ve tencere olup olmadığını soruyorum. Tabiki var diyor. Makarnayı kazana koyup, içine iki tanede patates atıp, birazda tuz ekekeyip haşlıyoruz. Yemeğimiz birazdan hazır. Yemeği suyu tam çekilmeden, çorba şeklinde suyu ile birlikte yiyoruz, lezzeti pek güzel olmasa da besleyici. 




















Yine su takviyesi yapmak üzere yolun kenarında bulunan bir çeşmede duruyoruz. Çeşme nin ağacın içinden çıkması ilgimi çekiyor, acaba bu nasıl olmuş diye bakınca, ağacın oyulmuş ve çeşme borusunun ağacın tam ortasından geçirilmiş olduğunu görüyorum.
Serdarın lastiğinin havası yolculuğumuz boyunca yavaş yavaş eksiliyor. Buaraya kadar serdar lastiğine 3 kez hava vurmak durumunda kalıyor. Ve bu ilginç çeşmenin yanınageldiğimizde lastik havası tamamen boşalıyor. Hemen söküp tamir yapıyorum, Serdar bana yardım  ederken, aynı zamanda dikkatle takip edip işin inceliklerini kapmaya çalışıyor.







Ve nihayet Eskişehir'e ulaşıyoruz.









 Eskişehir e kadar aradığımız üzümleri nihayet, merkezde H.İbrahim KASIMVARLI amcanın bahçesinde buluyoruz. Üzümünden yemek için H.İbrahim amcaya halini sormak yetiyor. Sanki hissetmiş gibi, "üzüm yiyin, elma alın gençler, ama  elma birer tane alabilirsiniz" diyor.

H.İbrahim amca "resimlerden bende isterim" deyince. Serdar hemen kağıt kalemi alıp eline reçeteyi yazmaya başlıyor.Serdar sloganımızı da nota ilave etmeyi unutmuyor.

H.İbrihim amcanın bahçesindeki fotoğraflardan bir kaç makro çekim yapıp buradan ayrılıyoruz.




















Serdar çocukların bisikletinin lastiğine hava vurmalarına yardım ediyor, daha doğrusu kendisi hava vuruyor.
Eskişehir'in en büyük televizyon kanalı Kanal 26 ile röportaj yapıyor, yolculuğum, amacım ve bir çok konu hakkında bilgiler veriyorum. Röportaj kanalın ana haber bülteninde yayınlanmış olup, daha sonra bloguma eklenecektir.







Ve ayrılık vakti... Canım kardeşim Serdar beni öpmekle kalmayıp boynuma öyle sarılıyorki. Utanmasak orada oturup ağlicaz. Güzel dileklerini bir bir sıralıyor. Benimle tanışmaktan duyduğu mutluluğu ağzıyla söylemenin ötesinde o yeşil gözleriyle anlatıyor. Koca yürekli cılız çocuk, sana hayat boyu başarılar diliyorum. Derslere biraz daha dikkat.Kendine de, Marla'ya iyi bak.

Eskişehir'den Mihalcik istikametine biraz daha yol almayı planlarken, hava çabucak kararıyor. Mihalcik i sorduğum insanlar, yol üzerinde çok sayıda ve tehlikeli köpeklerin olduğunu söylüyor. Riske girmek istemiyorum ve burada konaklamaya karar veriyorum. Konaklama için her zaman olduğu gibi Opet Petrol İstasyonu arıyorum. Tam da yolumun üzerinde, 1 km içeride bir tane var. Buraya geldiğimde istasyon görevlisi arkadaşlar, konaklama konusunda kendilerinin yetki sahibi olmadığını söylüyorlar, işletme müdürü Mithat TEKİNER'e durumumu telefonla izah ediyorum. Mithat bey "Tabiki istasyonumuzda konakalaybilirsiniz, arkadaşlar yemek ve diğer ihtiyaçlarınızla da ilgili yardımcı olacaklardır diyor. Ve hakikaten öyle oluyor. Burada önce yemegimi yiyorum,sonra banyoyu gösteriyorlar. Banyomu yaptıktan sonra, çalışma odamı ve yatacağım yeri gösteriyorlar. Bisikleti içeri almamdan, eşyalarımı yerleştirmeme kadar her konuda yardımcı oluyorlar. Çay, kahve ikramının ötesinde, marketimizden istediğiniz ne varsa alabilirsiniz diyorlar. Konakladığım Selka Petrol İstasyonunuda içerisine alan Selka beton, Selka Maden, Selka İnşaat, Selka Otomotiv gibi 5 büyük işletmenin sahibi Selahattin KAYA, kendisi inşaat mühendisi, oğulları Mert, Selkan ve Yenal KAYA şirketlerin her birinde sorumluluk almış durumdalar. Selka şirketler grubu 250'ye yakın çalışanıyla Eskişehir'in en büyük işletmeleri arasında yer alıyor.

Beton şantiye şefi Sadettin GÖNEN beyle koyu bir muhabbetin içerisindeyiz, misafirleri olmasına rağmen, uzunca bir süre benimle ilgileniyor, yemek konusunda yardımcı oluyor . Araç bakımcı Hakan EKER banyo v.s işlerle bizzat ilgileniyor. 
Petrol İstasyonu market görevlisi İsmail ÖNAL istasyona geldiğim andan itibaren, güler yüzü ile "bir ihtiyacınız varmı" diye defalarca kez soruyor. "Karnınız doymadıysa başka birşeyler hazırlayalım, yada marketten istediğiniz birşey varsa alın" diyor. Yol raporunu daha hızlı gönderebilmem için yerel internet bağlantısı konusunda olağanüstü gayret gösteriyor, uygun bir kablo bulamayınca en sonunda eşyalarımı kendi eliyle alıp muhasebe bürosuna yerleştiriyor. "Karnınız acıktımı" sorusunu bana defalarca kez soruyor, ama aldığı "hayır teşekkür ederim, aç değilim"  cevabıyla yetinmeyip, gece saat 2'de bana kahvaltı hazırlıyor. Misafirperverliği ve yardımları için bu koca aileye, Selka Şirketler Gurubuna içtenlikle teşekkür ediyorum.
Sadettin GÖNEN-Hakan EKER



İsmail ÖNAL